Varlığın şartını isteyen dünya ve ben…
Haykırsam da yokluğumu, anlamayan biçare insanlar varlığımın ispatındalar. Ne kadar kendimi köşelere, evrenime, atmosferime soksam da kendilerinin kurduğu yapmacıklığın çevresine sokmaya çalışıyorlar beni. Ben onları, onlar da beni anlamıyorlar. Hayatı gırgır-şamata olarak addedenler, beni anlamıyorlar en tabi haliyle.
İsyana mı kaçıyor yokluğumu söylemem bilmiyorum, ama yıprandığımı da saklayamıyorum. Belki kendi kendimi yıpratıyorumdur, bilmiyorum. Benimkisi içinde yokluğun olduğu bir şarkı işte. Bestekâr var etse de beni, özüm yokluk. Kalmadı artık “BEN”. “Bir ben var benden içre!” diyebiliyorum ama bulamıyorum. Her nota engel oluyor SON’ a. Daha da uzatıyor hayatın yaşanmışlık duygusu olan nakaratları. Ve yorulduğum anlarda duraklıyor muyum? Saatlik nefesler, dakikalar saniyeler… Nefesimi tutmuşum gibi can acısıyla akrep-yelkovan arasında sıkıştım. Belki de saatler ilerlemediğinde nefesimi alacağım. Yokluğumun varlığa, aslıma döneceğim belki de. Toprakla kavuşacağım, hasretliğimin can havliyle. Adanmış duygularım belki de o an. Kavuşacak adağına. Ve sonsuz istekle…
Yorumlar
Yorum Gönder