Uzunca bir süreden sonra merhabalar. Umarım geçen süre içinde güzel vakit geçirmişsinizdir. Bu yazıda yaşam ve gerçeklik üzerine bir şeyler yazmak istiyorum. Tabi ki olmazsa olmazım duygular üzerinden bahsedeceğim.
Son zamanlarda zihnimi işgal düşünce; "yaşam, gerçekliğe ulaşma, gerçekliği yaşama savaşıdır". Duyguların ve mantığın arasında gidip gelirken en fazla eğilimin mantıklı davranma, yaşama üzerine olduğunu görüyorum. Mantıktan kaideler, mantıktan planlar kuruluyor ama dışarıdan bakıldığında da her şey mantıksız görünüyor. Birçok felsefe, psikoloji ve psikiyatri ekolü algı üzerinde dönüp dolanıyor. Felsefe algıladığımız dünyanın gerçek olup olmadığıyla tartışırken, psikoloji bilimi algıları kabul edip yönetilebileceğini açıklamaya çalışıyor. Nöroloji ekolleri de algının nöral ağları üzerinde deneylerle ispat peşinde. Üç görüşü de eleştiriyor değilim. Üçünden de beslenildiğinde gayet sağlıklı bir sonuca gidilebilir. Gerçekliği algılamamızı engelleyen bir şeyler var; duygular. Duygunun gerçeğini anlamadan, yaşamı anlamak bana göre zor. En azından benim için şimdi ulaştığım nokta burası. Gözlemlediğim şey şu ki beni bu çıkarıma ulaştırdı; duygusunu yaşamayan, bastıran, reddeden, sorumluluğunu almayan, ağırlığından kaçan kişilerin gerçeklik algısı yaşanılan sorunun ağırlığına göre gittikçe düşüyor. Bana biraz denizde kaybolmuş ve ssusuzluktan gerçeklik algısını yitiren maceraperestleri hatırlayor.
Sosyal çevreyi gözlemlediğimde tartışmaların "haklılık" çevresinde dolaşmasını, mantığın enfekte etmesi olarak algılıyorum. Kesinlikle duygulardan kaçış var. Duygular kaçmak gerçeklikten kaçıştır. Duyguların zorlayıcı tarafı anlamsız mantık yordamalarını, çıkarımlarını, hatalarını ortaya çıkarıyor. Flört ilişkisindeki kıskançlık örnek verilebilir. Kıskançlığı ifade etmek zor olursa, bunu ilişkide "güven" problemi olarak hortlatabilirsiniz. Kıskançlığın altında yatan kaynağı bulmadan güven çabaları yerine oturmayan bir uğraş olur. Gerçekle bağlantı oluşturulan sanal bir problemle kopmaya başlar. "Sen bana güven verirsen, kıskanmayı bırakabilirim" türevinden garip bir mantık ilişkiyi kayalıklara sürükler. Maalesef ki ilişkilerde ayrışmamış travmalar çok fazla. Güven isteyen kişinin neden kıskandığını bilmesi, bulması ve bu yükün kendisine ait olduğunu bilmesi gerekir. Yoksa ilişkide karşı tarafı zorlayarak zihninde güvensizlik şemasını tamamlar. Bu da ilişkiyi kayalıklara sürüklemek demektir. Her ilişkide aslında kendimizi görürüz. Hatta kendimizi görmek için ilişkiler bile yaratabiliriz. Geri planda tamamlanmayı bekleyen döngüleri tamamlamak için seçimler yapabiliriz. İlişkide güven problemi yaşıyorsanız, güveninizi boş çıkaracak bir kişi de bulabilirsiniz, güveninizi boşa çıkarmak için karşı tarafı zorladığınız bir kişi de bulabilirsiniz. Zihin geri planda çok sıkı çalışır. Bazen karşı tarafın davranışlarını bizim bilinçaltımız sürükleyerek etkiler. Bu döngülerden kurtulmak için duyguları netleştirmek sağlıklı ilişkilere ulaşmamızı sağlayabilir. Duygu dünyası derin, olgunlaştıran, iyileştiren bir dünyadır. Anlamanın kapısını açar. Berraklaştıkça ferahlatır.
En son hangi duygunuz sizi zorladı?
En çok hangi duyguyu yaşarsınız?
Duygunuzu çok kolay ifade edebilir misiniz?
Yazıyı daha önce hiç yapmadığım şekilde sorularla bitiriyorum. Cevaplarınız merak ediyorum. Görüşmek üzere, hoşçakalın.
Uzun bir aradan sonra tekrardan merhabalar. Bugün sizlere daha önceden kaleme almadığım bir türde yazı paylaşacağım; gezi notları. Ara tatilde Almanya'nın güneyine kısa bir gezi yaptım. Gezide gördüklerimi, gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım zihninizde güzel bir yolculuk olur. "İnsanlara gemi yaptırmanın yolu onlara marangozluk öğretip görev vermek değil, engin denizlerin özlemini aşılamaktır". Saint Exupery Yolculuğum Sivas'tan İstanbul'a uçak seyahtiyle başladı. Yeni yapılan İstanbul Havalimanı inanılmaz derecede büyük ve içerisi alışveriş merkezlerinin bulunduğu kocaman bir çarşı... Her milletten insanla karşılaşıyorsunuz. Değişik bir iklime sahip. İnsan seli deamlı bir yerden bir yere yürüyor. Dinlenme sayılacak bir bekleyişten sonra Münih uçağına geçtik. Bizim uçak D11 kapısındaydı. D harfinde toplam 17 kapı var. Diğer kalan harfleri de çarpıp toplarsanız kasttetiğim havalimanının büyüklüğünü tahayyül edebilirsiniz. Münih uçağından aklımda kal...
Yorumlar
Yorum Gönder