Evet, kelime anlamı kadara kültür aşığıyım. İnsanoğlunun kurduğu medeniyetleri, savaşları, barışları, en çok da ilerletmeye çalıştıkları bilimi merak ediyorum. Hem bu merak içimde önleyemediğim bir istek. Hoş önlemek de istemem doğrusu. Coğrafya şartlarının verdiği zorluklar, sağladığı kolaylıklar ve insanoğlunun kurnazlığı çok orijinal. Bazen tek bir tiranın isteği yerine gelsin diye tarihin akışı değişirken bazen de bir afetten kaçmak için haritalarda yerler değişiyor. Her şeyi göze alıp savaş çağrıları yapılırken bir anda tabiatın hışımına da uğranabiliyor. En sanatsız sayılabilecek dönemlerde bile içerde biriktirilen tepkiler sanatın başka formunu doğurabiliyor. Pandomim örneği gibi. Bir yanda balıkçı eşlerinin ardından Fado şarkıları yazan, söyleyen Portekizli kadınlar bir yanda da bitmeyen savaş çağrılarını bastırmaya çalışan Mezopotamya kadınlarının ağıtları... Dünyanın bir tarafında savaş ağrıları varken bir tarafında da uzak Asya'da kişisel gelişim ritüelleri için keşfedilen müzikler var. Bir tarafın gelişimi varken diğer tarafın gericiliği insanı şaşırtıyor. En nihayetinde Güney Amerika'daki yerlilerin herkesten uzakta bataklık alanlarda gelişmiş toplum kurmaları gerçekten merakı hakediyor. İskenderiyeli Hypatia'ın günümüzde bile kadının toplumdaki yeri tartışılırken 1600 sene öncesinde İskenderiye'de felsefe ve çeşitli bilimlerde hem akademik çalışmalar yapması hem de akademide öğrenci yetiştirmesi inanılmaz güzellikte bir şey. Japon güllerinin beyazı kadar saf, kırmızısı kadar büyüleyici bir şey tam da. Füruğ Ferruzad'ın toplumdaki egemen baskın erkek tutumlarına karşılık çölde kar beyazı papatyalar yetiştirmek gibi şiirler yazması hem görüntünün güzelliğini hem de kelimelerin kokusunda insanın nasıl kendinden geçtiğini göstermesi bir define avında altın bulmak kadar değerli. Özellikle deniz kıyısında medeniyet kuranların entellektüel dünyalarından sızan kültleşmiş romanlarla artık siz de deniz kıyısında yaşayabilirsiniz. Doğanın bereketine kayıtsız kalmamış bir İtalyan gibi sizin de jest ve mimikleriniz dans ediyor olabilir. Bütün bu güzellikler karşısında avazınız çıktığı kadar şarkılar söyleyebilir, kendinizde geçebilirsiniz. Ya da her yapılan en ufak işte bile odaklanma ve disiplin ritüelleri sıralayan Japon toplumunun bakış açısıyla doğayı bambaşka görebilirsiniz. Bu ve daha fazlası kültürün getirdiği kıymetliler. İnsan nasıl bu güzellikler karşısında şaşkın ve hayran kalmaz. Ben kültürü seviyorum. Hem de ne zenginlik görebilene...
Fas'ta, Mağrip'te, Tunus'ta sarımtırak toprağının üstünde antik şehirler kurmuş krallar gibi Akdeniz'in mavisine dalabilirsiniz. Unutmayın siz hiç bir şeyin azı değilsiniz.
Hoş sada ile...
Yorumlar
Yorum Gönder