
Şahdamarından yakaladım hazanı, öpüşü nisa kokuyordu. Hazılanıyordu belli ki, şuh bir kadın edasında soyunuyordu. Hırçınlaşıyordu sevmeyenler için. Arzu ediyordu sevilmeyi, hem de delilercesine... Hakediyor elbetteki. Kendisini sevmek isteyene bütün güzelliğini sunuyordu. Hazan... Kimisi bu mevsim için ayrılık kokar der. Ancak benim gibi yalnızlar görür böylesine feyezanı. Hazan herşeyiyle doğurgandır. Kusana kadar yazdırır insanı. Gözler uykuyla cebelleşir, biraz daha görebilmek için güzelliğini. Oturursunuz sahile... Burnunuza rüzgarın armağanı yosun kokusu... Kulaklarınızda insanın başını döndüren davetkar ezgiler... Gözlerinizdeyse bakmaya doyamadığınız hırçın dalgalarıyla hazan... Şuhtur, vakit geçtir. İnsana yalnızlıkla çöker saat. Dakikalar geçmez. Gözlerinin heryerindedir. Bir bir kaydedersin herşeyini. Unutmamak için beynine emirler yağdırırsın. An be an kaydedersin herşeyi. Hergün bitmesini istemezsin bu ziyafetin. Sindirerek emersin her güzelliği. Sanki her defasında "bu son" deyip de bırakamadığın sigara olur. Çekersin ciğerlerine konusunu, misk-i amber gelir sana. Bağımlılığın önlenemez artık. Hele bir de anakucağında, köyündeysen. Daha bir başkadır güzelliği. Çıkarsın bir tepeye, ilişirsin bir kayanın ucuna. Püfür püfür eserken rüzgar en oksijenli haliyle, çekersin ciğerlerine üşümüş parmaklarının ucundaki tütünden. Değmelere bitilmez. Sonra gözlerin dalar, belleğin yol gösterir. Ne varsa sevdana dair paylaşırsın hazanla. Dertlerini dinler bir türkünün nağmelerinden. Heyhat geçer yine bir vakit. Geriye kalan herşey eskir yine. Yine özlem bağlarsın, yine elem. Pejmürde bir anı olur o da. Zihninde paslanır belki, kim bilir... Hoş vakit üzere...
19-9-2010
Yunus Emre KOÇAK
Yorumlar
Yorum Gönder