Merhabalar,
Güzel bir yaz gününde sizlerle buluşmak çok keyifli. Umarım havanın tadını çıkarıyorsunuzdur. Bugün sizlerle paylaşmak istediğim kavram değer ve değersizlik olacak. Değerli olmak diye bir şey var mı ya da değeri gerçekten biz üretebiliyor muyuz? gibi sorularla kafamızı biraz karıştırıp belki de sağlıklı olan nedire bakabiliriz diye ümit ediyorum.
Değerin ontolojik bir kavram olduğunu düşünürüm hep. Anlam arayışında sanki biraz bize destek veren bir kavram. Kendi adıma konuşacak olursam anlamın peşinden koşmayı seven birisiyim. Bir şeyleri yerli yerine oturtmak benim için bitmek tükenmez bir arayış. Bunun her daim mutlulukla yapılan bir şey olmadığını hemen eklemeliyim. Herkes bilir ki acının, hüznün de kendine has kallavi bir anlamı, değeri vardır. Yaşadığım hayatı düşünüp, gözlem yapmaya çalıştığımda bazı temel değerlerin değersizleştirildiğini görüyorum. Bireysel değerler sanki çok tehlikeliymiş gibi algı var. Sosyal hataya tutunma çabamız var belki b,r yere kadar olmalı tabi ki ama kendilik değerinin olmadığı bir sosyal yaşam kurgudan ibaretmiş gibi geliyor. Günlük hayatta bazılarının kendilerini çok güzel koruyabildiklerini söyleriz. Kendisine değer veren birisini çok hedef haline getirebiliyoruz böylece. Doğum günü gibi güzel bir günü kutlamak bazıları için sanki kötü, reklama riyakarlığa kaçan bir şey halinde değerlendirilebiliyor. Evet birilerinin kutlaması güzel ancak kişinin kendi doğum gününü kutlaması, o güne değer vermesi de düşünülmeli. Belki buradaki istenmeyecek şey aşırılığa kaçılması, çevrenin şartlarından, hassasiyetinden bağımsız büyük kutlamaların yapılması. Hakkı verilir ki doğrudur. Kendilik rolü, rollerden sadece bir tanesidir. Çok fazla başka rollerimiz de var. İki tarafın da değerini koruyacak dengenin tutturulması galiba mükemmele yakın bir durum. Değeri tesis edilmemiş olgular, anlaşılmamış ve yanlış tanımlanmaya mahkum gibidir. Neyin neden yaşandığı bilinmeden yaşanmasına benzer. Ya doğum günü kutlarken birilerine benzemek uğruna bundan vazgeçip kendi doğum günümüzü değersizleştirmeye benzer. Birine benzememek araçken, amaç haline gelebiliyor.
Ülke olarak jeopolitik konumumuz Asya ile Avrupa arasında köprü pozisyonunda bir durumdadır. Bizdeki Asyalı mıyız yoksa Avrupalı mıyız sorunu da anlaşılmamış bir sorun gibi geliyor bana. Birilerinin bizi tanımlamasına ihtiyacımız varmış gibi. Oysa ki biz kendimize aitiz. Kültürleri kendi değerlerine kompoze edebilecek durumumuz varken ne yaparsak neye benzeriz sorunu kendimizi daha oluşturamadığımız, olgunlaştıramadığımız anlamına geliyor. Evet, öyle bir değer yaratmak gereki ki insanlar o değeri görüp kendilerine edinmeye çalışmalı. Bunun yolu üretmekten, bugünü yaşamaktan, ciddiyetten, cesaretten geçiyor. Değer üretebilmek, bir ülkenin yeniye cesaretle bakabildiği, eskiyle de karşılaşabildiği anlamına gelir ve çok güçlü bir sosyal devrimdir diyebilirim. Bunun metafor olarak alınıp mikro düzeyde yaşadığımız ilişkiler için de kullanılabileceğini ifade etmek gerekir. Belki de eski yüzyıllarda yaşayan insanların sosyal bilimlerde bu kadar ileri gidebilmelerini bu metaforlar sağladı. Her şeye bütüncül bakabilmenin basit bir yolu.
Umarım yazı aklımdaki açıklamakta yardımcı olmuştur. Yorum ve değerlermelerinizi merakla bekliyorum. Başkalarının tanımlamalarına kalmadan kendi değerinizi üretebilmeniz ümidiyle hoşçakalın.
Uzun bir aradan sonra tekrardan merhabalar. Bugün sizlere daha önceden kaleme almadığım bir türde yazı paylaşacağım; gezi notları. Ara tatilde Almanya'nın güneyine kısa bir gezi yaptım. Gezide gördüklerimi, gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım zihninizde güzel bir yolculuk olur. "İnsanlara gemi yaptırmanın yolu onlara marangozluk öğretip görev vermek değil, engin denizlerin özlemini aşılamaktır". Saint Exupery Yolculuğum Sivas'tan İstanbul'a uçak seyahtiyle başladı. Yeni yapılan İstanbul Havalimanı inanılmaz derecede büyük ve içerisi alışveriş merkezlerinin bulunduğu kocaman bir çarşı... Her milletten insanla karşılaşıyorsunuz. Değişik bir iklime sahip. İnsan seli deamlı bir yerden bir yere yürüyor. Dinlenme sayılacak bir bekleyişten sonra Münih uçağına geçtik. Bizim uçak D11 kapısındaydı. D harfinde toplam 17 kapı var. Diğer kalan harfleri de çarpıp toplarsanız kasttetiğim havalimanının büyüklüğünü tahayyül edebilirsiniz. Münih uçağından aklımda kal...
Sağlıklı olan bireysel değerlerimizi sosyal değerlerden ayırmamak olmalı.Sizin de belirttiğiniz gibi , insan kendini yok ederek değersizleştirdiğinde başkalarının değerini de olduğu gibi net göremiyor.
YanıtlaSilİnanç, adet ve moda birbirine karışmadığı sürece insanın yaşının sene-i devriyesi herkes için önemli olmalı. O gün yaşımızın her yeni yılını bir öncekinden daha değerli işler yaparak geçirmek için bir başlangıç olarak görülmeli.
Sayın hocam ,bu konudaki tespitlerinize katılmamak mümkün değil.