Günlük olarak yaşadığımız ama pek de gözümüze dişimize, takılmayan bir konuyu yazmak istiyorum. Özdeğerlendirme-kişinin kendini bilmesi ve tepkisel ironilere karşı eleştiri arasında bir ilişki kuracağım. Umarım yazan kişi olarak bunu başarabilirim.
Mevsimin dönmeye başladığı, biraz biraz uykuların ağırlaştığı Eylül ayından hepinize merhaba! İçimizdeki şairi manzaralara meftun edecek günler pencerelerimize ilişti. Bundan sonra mevsim kışa döndükçe daha da bir şair, hikayeci, masalcı olacağız. Ne büyük bir güzellik. Evet, yavaştan konumuza giriş yapayım.
Kişinin olgunlaşma serüveninde kendi kendini değerlendirebilme yetisinin gelişmiş olması gerekir. Hatta bunu çocukluk döneminde yapmaya başlarsa yeti sağlam temel üzerine oturmuş olur. Siyah pedagoji mağduru kişiler için bu yeti, hem çok zor hem tecrübe edilmemiş bir şey olabilir diye düşünüyorum. Çünkü siyah pedagojinin bilince ulaşmamış ilkeleri arasında ebeveynler, Olympos Tanrı’ları gibi iyiyi doğruyu ayırt edebilenlerdir. Yani çocuğa söz hakkı pek tanınmaz. Bizim kültürümüzde çok ifade edilen “çocuklar anlamaz” ifadesi pek de doğru olmadığı kanaatindeyim. Bu pedagojinin zehirlediği bireyler kendilerini değerlendirmek yerine hep başkalarını değerlendirmektedirler. Çünkü hayat bir yarış ya da temsil meselesidir. Kişinin ismi değil de babasının kim olduğu kimliğidir toplumda. Büyük çoğunluğu köyde yaşayan insanlar en başta aile içinde, daha sonra sülale içinde, daha sonra köy içinde, daha sonra da köyler arası bir yarışın içindedir. Halka istediğimiz şekilde genişletilebilir. “Şu köyden şu kadar doktor, şu kadar öğretmen, şu kadar daha şu .... çıktı!” tarzında sözler yarışın göstergesidir. Temsil edilen, aidiyet duyulan grubun çıkarları kişinin çıkarlarının önündedir. Bu yüzden değerlendirme grup içerisindeki konum, görev kaygısı, sorumluluk, kendini verme gibi kriterlerle ölçülür. Siyah pedagoji zehrini yutanlar için ceza çok doğal hatta gerekli görülen bir şeydir. Kişinin kendiyle karşılaşmasına fırsatı kalmadan grup içerisinde yerini sağlamlaştırması gerekir. Ödül ve cezanın eğitime nasıl bir etkisinin olduğunu ispatlanmış psikoloji deneyleriyle aktaran çok güzel bir kitap var, okumanızı tavsiye ederim; Ödülle Cezalandırma/Özgür Bolat. Cezanın çok uygulandığı çocuk, cezadan kaçmak için yalan söyleme, iftira atma, dedikodu çıkarma gibi davranış bozukluklarına başvurur. Kişinin bireysel gelişimi cezayla tıkanmış ve cezadan kaçmak için savunma mekanizmalarını en etkin şekilde kullanmaya başlamıştır. Böyle bir bireyden kendini değerlendirmesi, hatalarını çözebilmesi, kendisine hata yapma şansı vermesi çok zordur. Maalesef ki cezanın fazla uygulanmasının cehaleti artırdığını düşünüyorum. Kendi davranışlarının izdüşümünü göremeyen insanın güç elde etmesi, makam mevkilere oturması onu kişisel gelişimi için pek olumlu bir yeri yok. Nefsimizi tanımak gibi bir görevimiz varken hep başkalarına göre yaşamaya mantıklı bulmuyorum. Maalesef ki özdeğerlendirmesi olmayan kişiler -haklı olarak- eleştiri yağmuruna tutulurlar. Mantık ve inancın dengesinin bozulması kâmiliyet yolculuğunu sekteye uğratır. Bizim anlamlandırmaya ihtiyacımız var.
Kalbinizin düşündüğü, beyninizin hissettiği günlerin irfanını yaşamamız temennisiyle yazımı bitiriyorum. Hoşçakalın.
Uzun bir aradan sonra tekrardan merhabalar. Bugün sizlere daha önceden kaleme almadığım bir türde yazı paylaşacağım; gezi notları. Ara tatilde Almanya'nın güneyine kısa bir gezi yaptım. Gezide gördüklerimi, gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım zihninizde güzel bir yolculuk olur. "İnsanlara gemi yaptırmanın yolu onlara marangozluk öğretip görev vermek değil, engin denizlerin özlemini aşılamaktır". Saint Exupery Yolculuğum Sivas'tan İstanbul'a uçak seyahtiyle başladı. Yeni yapılan İstanbul Havalimanı inanılmaz derecede büyük ve içerisi alışveriş merkezlerinin bulunduğu kocaman bir çarşı... Her milletten insanla karşılaşıyorsunuz. Değişik bir iklime sahip. İnsan seli deamlı bir yerden bir yere yürüyor. Dinlenme sayılacak bir bekleyişten sonra Münih uçağına geçtik. Bizim uçak D11 kapısındaydı. D harfinde toplam 17 kapı var. Diğer kalan harfleri de çarpıp toplarsanız kasttetiğim havalimanının büyüklüğünü tahayyül edebilirsiniz. Münih uçağından aklımda kal...
Yorumlar
Yorum Gönder