Merhabalar. Kışı sevenlerin sevmeyenlerin, kar yağsa virüsler kırılacak, nerde o eski kışlar diyerek tekrar yaşanmak istenmese de özlenilen günlerin konuşulduğu aylara geldik sanırım. Geçmişi özleyen yanımızla, onu tekrardan yaşamak isteyen yanımız beynimizin çok da komşu olmayan farklı yerlerinde ikamet ediyor sanırım. Şu günü, ân'ı yaşamayı pek istemiyoruz sanki. Bugün "hüznün huylanışı"na devam yazı niteliğinde bir konuyu yazmak istedim; anlayışsız duvarlar. Yine biraz kelime oyunu yapmayı istiyorum ve zihnime hücum eden bir metaforu da hemencecik yazıya dökmeyi planlıyorum.
Her insan kendinde bir dünyadır derler. Bazen bu dünyaların birbirine kaç ışık yolu uzaklıkta olduğunu düşünür, kendi zihnimde atıp tutmalı bir oyun oynarım. Birinin söylediğinin diğerinin atmosferine girmesi, işitilmesi, anlaşılması ve karşı cevabın gönderilmesi günler alabiliyor. Dışarıdan görünen öfke, sanki sözün atmosfere temasıyla oluşan sürtünmenin ateşi gibi görünür gözüme. Her insanın çekim kuvveti farklıdır. Belki bunun temeline de güven duygusunu yerleştirebilirim. Misafir olduğunuz dünyada güven ne kadar fazla ise çekimi sizi orda tutacak ve orası sizin için yaşanılabilir bir gezegen olacak. En yaşanılabilir olanlar atmosferini en sağlıklı şekilde düzenlemiş olanlar olacak. Kolay güvenmeyen birini düşünün. Onun dünyasına girmeniz, onun için bir saldırı anlamını taşıyabilir. O sizi kendinden uzak tutmak, sizi daha rahat tanıyabilir uzaklığa geçirene kadar itecektir. Uygun mesafe gezegenlerin birbirleriyle sağlıklığı bir şekilde yaşamasının en temel yoludur. Dengeyi kaybetmiş sosyopat bir gezegen eminim galaksiyi birbirine katıp birçok gezegene de çarpa çarpa zarar verecektir. Ya da kendi iklimindeki travmalardan dolayı kendi gezegenine sığmayanlar sizden nefes çalacaklardır. Bu hayatına başarı obsesyonu sokmuş bir erkeğin yöneticilik için her yolu mübah görmesi de olabilir, bütün hayatını anne olmaya adamış bir kadının oğlu evlediğinde annelik rolünün sönmesinden korkması da olabilir. Sizin atmosferiniz ikilimini belirliyor. İkiliminiz de neyi yeşerteceğinizi. İlişkiler insanları hem zehirleyebilir hem de şifalandırabilir. En büyük şifa etkisinin "anlamak" olduğunu savunanlardanım. Anlamak kendi içerisinde aynı ân'ın içinde bulunmayı de barındırdığı için şifalıdır.* Çünkü ân'ın içinde kaygı ve üzüntü yoktur. En basitinden örneği çocukların oyuna daldıkları ân'ı gösterebilirim. Bizim birbirimizi anlayışımız birbirimizi şifalandıracak. Bunun en temel yolu birbirimizin atmosferinin hisler üzerine kurulduğunu en büyük kaide olarak zihnimize yazmaktır.Bunu reddetmek, hatta mantıklı açıklamalar aramak, mantıkla saldırmak anlayışsız duvarları oluşturur. Birisi size işlere yetişemediğini söylediğinde kaygısını duyun, en kestirme mantıklı yöntemleri sıralamaya çalışmayın. Emin olun ilk akla gelecek fikirleri O da düşünüyordur. Sizin desteğiniz onun iklimine ne kadar uygun bir ona bakın. Ne yeşertti dikkat edin. Şifalanmanın bir güzel yanı halka halka yayılmasıdır. Bir sosyopatın şifalanması belki de toplumu hsatalanmaktan kurtarır.
Umarım zihninizi yormak yerine genişletmişimdir. Hoşçakalın.
*Ân felsefesiyle ilgili derinleşmek istiyorsanız Deniz ALTINAY'ın "Ân" kitabına ve youtube'daki ân felsefesini anlattığı videosuna bakabilirsiz.
Uzun bir aradan sonra tekrardan merhabalar. Bugün sizlere daha önceden kaleme almadığım bir türde yazı paylaşacağım; gezi notları. Ara tatilde Almanya'nın güneyine kısa bir gezi yaptım. Gezide gördüklerimi, gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım zihninizde güzel bir yolculuk olur. "İnsanlara gemi yaptırmanın yolu onlara marangozluk öğretip görev vermek değil, engin denizlerin özlemini aşılamaktır". Saint Exupery Yolculuğum Sivas'tan İstanbul'a uçak seyahtiyle başladı. Yeni yapılan İstanbul Havalimanı inanılmaz derecede büyük ve içerisi alışveriş merkezlerinin bulunduğu kocaman bir çarşı... Her milletten insanla karşılaşıyorsunuz. Değişik bir iklime sahip. İnsan seli deamlı bir yerden bir yere yürüyor. Dinlenme sayılacak bir bekleyişten sonra Münih uçağına geçtik. Bizim uçak D11 kapısındaydı. D harfinde toplam 17 kapı var. Diğer kalan harfleri de çarpıp toplarsanız kasttetiğim havalimanının büyüklüğünü tahayyül edebilirsiniz. Münih uçağından aklımda kal...
Yorumlar
Yorum Gönder