Ülkede pek yaygın olan, hatta kahvehane köşelerinde dahi günün her daim problemi olan "Kitap okumuyoruz!" sorunsalı, her gün zihnimizi meşgul etmekte, problemin çözümünü de bulmayıp bir sonraki güne konuşuruz diye bıraktığımız bir mevzu olarak hayatımızda yerini almaktadır. Şimdi diyeceksiniz ki her yerde bu kadar görünür hale gelmiş bir problem neden çözüme kavuşmaz? Evvela her sorun konuşulduğunda çözüme kavuşacak diye bir kaide yok. Konuşmanın ekseriyeti sızlanma, şikayet etme, konuşmak için konuşma, bilmişlik taslama, imaj için yapılıyorsa oradan çözüm çıkması pek mümkün değil. E tabi gerçekten bu problemi üzerine almamak, gelişim ve değişim ihtiyacı hissetmemek de çözüme götürmez. Genelde de çözüm belirli bir zümreye atılır ve gelişim ve değişim süreci öylece kalakalır. "Bir öğretmen okuma sevgisini aşılamıyorsa, rol model olmuyorsa... Değil mi canım!!!" O kadar benzer saçmalıklar ki... Evvela kitap okuma taklidî bir davranış olmamalı. Kitap okuyanlar bilir; bir kişiye kitap tavsiye ettiğinizde karşı tarafın beğenip okuması pek nadirdir. Kitap okumak, tahkikî bir davranış olmalıdır. Okunan kitaplar kişiye özel, kişinin dimağına keyf verecek, olduğu noktadan ileriye taşıyacak seviyede olmalıdır. Okunan kitap mutlaka tahlil ve tahkik edildiğinde edebî ve ilmî bir tat bırakmalıdır. Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır. Bu kadar kişiye has bir mevzunun sulandırılması olaya ciddî bakılmadığının göstergesidir. Öğrenci velilerinin birçoğu çocuğunun kitap okuma alışkanlığı kazanamadığından şikayetçidir. Ancak "Siz ayda kaç kitap okursunuz?" sorusu sorulsa cevap genelde fırsatın olmadığı, babadan görmediklerini falan söyler hatta bazıları "Bunun çocuğun problemiyle ne alakası var!" kaçış-sitemini kullanır. Kitap okumak birilerinin zorlamasıyla ya da zoraki örnek alınmasıyla oluşmaz. En güzel kitap okuyan bir ailede gelişir. Ve orada kimse kimse "Neden kitap okumuyorsun?" demez. Aksine her şey kendiliğinden gelişir. Siz kitapları sevin, çocuğunuz da sevsin.
Uzun bir aradan sonra tekrardan merhabalar. Bugün sizlere daha önceden kaleme almadığım bir türde yazı paylaşacağım; gezi notları. Ara tatilde Almanya'nın güneyine kısa bir gezi yaptım. Gezide gördüklerimi, gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım zihninizde güzel bir yolculuk olur. "İnsanlara gemi yaptırmanın yolu onlara marangozluk öğretip görev vermek değil, engin denizlerin özlemini aşılamaktır". Saint Exupery Yolculuğum Sivas'tan İstanbul'a uçak seyahtiyle başladı. Yeni yapılan İstanbul Havalimanı inanılmaz derecede büyük ve içerisi alışveriş merkezlerinin bulunduğu kocaman bir çarşı... Her milletten insanla karşılaşıyorsunuz. Değişik bir iklime sahip. İnsan seli deamlı bir yerden bir yere yürüyor. Dinlenme sayılacak bir bekleyişten sonra Münih uçağına geçtik. Bizim uçak D11 kapısındaydı. D harfinde toplam 17 kapı var. Diğer kalan harfleri de çarpıp toplarsanız kasttetiğim havalimanının büyüklüğünü tahayyül edebilirsiniz. Münih uçağından aklımda kal...
Yorumlar
Yorum Gönder