Obsesyonun nasıl oluştuğuyla ilgili çok mantıklı sebepler vardır ancak "başarılı çocuk" saplantısının mutluluktan çok üzüntü getirdiği muhakkak. Dikkatin, odaklanmanın bir sanrılı vardır ki o da; dikkat edilen şeyin dışı da başka bir şeye odaklanmaya izin vermemesidir. Mesleki hayatımın içinde çok fazla anne babanın bu saplantıya kurtarıcı gibi sarıldığını gördüm. Hatta bazı çocukların böyle anne babaya sahip olduğunu düşündüm. Tedirginlik, huzursuzluk, tatmin olamama, yetmeyecek hissi... Her bir çocuğun semptomu oran olarak, karışım olarak değişebiliyor. Ama sonuç olarak değişmeyen hep bir bir şey var; başarılı olayım derken, kendi hayatını yaşamayı unutmak. Anne babaların kaygılı yapısının en doğru kararı veremeyeceği nörolojik olarak çok basit bir gerçek. Ama bünün bilinmesine rağmen kaygılı anne babanın en doğru karar veren ebeveyn olması kültünün yerleşmiş olması ironidir. Evet, her ironinin ispatladığı gibi insan, irrasyonel bir varlıktır. Başarılı çocuk olabilmek için sağlığından vazgeçen çok kişi gördüm. Puanına yazık olmasın! diye zorla "doktur" yapılan gençler de gördüm. Her biri yaşamını kimin için yaşadığını bilmez halde, kendine ait olmayan kararlardan bir yaşam kotarmaya çalışıyor. Bazıları bu duruma uyanıp itiraz ettiğinde, "isyankar" ilan ediliyor. Sistemin dışına atılıyor. Çünkü her zaman kullanılan liman iyidir! Herkes kullanıyorsa o liman en iyisidir! Herkes o limana gitmeni söylüyorsa o limandan başka liman yoktur! Başka liman kullananın hayatından fazla vergi alına! İnsan bilmediği şeylerden korkar. Evet, bir adım daha ileri gidiyorum; insan denemekten korkar, deneyenden korkar. Çünkü sonuç çok önemlidir. Başarı ya da başarısızlık bir sonuçtur. Sosyal çevre içinde hüküm verilir. Süreçle kimse ilgilenmez. Oysa süreç, vicdan işidir. Vicdanlı davranmak zorunda kalırsınız. İnsanlar o hasleti kullanmayı sevmezler. Hep acı vereceğinden korkar. Oysa vicdan sahibi biri karneyi değil, onu elinde taşıyanı sever. Doktor oğlunun kızının maaşını, fiyakasını değil, sevabını günahını sever. Oğlunun kızının sağlıklı olduğu için şükreder. Bizler can için şükretmiyoruz, elimizde mal mülk varsa ona şükrediyoruz. Karnesi pekiyi olan çocuk için çıldırıyoruz. Ama kendi yaşamını kuran çocuk için küplere biniyoruz, kınıyoruz. Hele bir başarılı çocuk rayından çıksın, hayat nasıl cezalara boğuluyor. Başarıya ne kadar koşsak, o bizden o kadar uzak. Eğer başkasının kararını veriyorsak, başkasının kararı üzerine yaşıyorsak.
Uzun bir aradan sonra tekrardan merhabalar. Bugün sizlere daha önceden kaleme almadığım bir türde yazı paylaşacağım; gezi notları. Ara tatilde Almanya'nın güneyine kısa bir gezi yaptım. Gezide gördüklerimi, gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım zihninizde güzel bir yolculuk olur. "İnsanlara gemi yaptırmanın yolu onlara marangozluk öğretip görev vermek değil, engin denizlerin özlemini aşılamaktır". Saint Exupery Yolculuğum Sivas'tan İstanbul'a uçak seyahtiyle başladı. Yeni yapılan İstanbul Havalimanı inanılmaz derecede büyük ve içerisi alışveriş merkezlerinin bulunduğu kocaman bir çarşı... Her milletten insanla karşılaşıyorsunuz. Değişik bir iklime sahip. İnsan seli deamlı bir yerden bir yere yürüyor. Dinlenme sayılacak bir bekleyişten sonra Münih uçağına geçtik. Bizim uçak D11 kapısındaydı. D harfinde toplam 17 kapı var. Diğer kalan harfleri de çarpıp toplarsanız kasttetiğim havalimanının büyüklüğünü tahayyül edebilirsiniz. Münih uçağından aklımda kal...
Yorumlar
Yorum Gönder