Piyano sesi ve denizin sesi. Ve bu ikisi bir kadında olabilir. Başka arzuladığım bir şey yok. Piyano dünyadaki her şeyi durdurabilir mesela. Bir Nocturn'de sonbaharın şiirsel aşkını yaşayabilir insan. Ya da kahve kokusunda dünyanın tadına varabilir, yağmurların akıp pencereden aşağılara kaydığı toprak kokan bir gün olabilir. Hem ciddilik de düşer insana. Ama öyle düşmüş bir surattan bahsetmiyorum. Yaşamın sevinci de hüznü de film şeridi gibi akar ya insanın gözlerinin önünden, işte görmenin işitmenin sevmenin ciddiliğidir o. Bazen rüzgar gibi uçan bir ezgi sizi alır hayalinize götürür. Kuş olur, yaprak olur, göçer olur... Bazen de birikmiş bir sudur. Siz bastıkça notalara çalkalanır, kaçar, toplanır, hiddetlenir, bir ritim tutar siz izlerken, siz hayran kalırsınız. Huzuru gösterir size. Maviden maviye koşar rengi.
Denizin insana huzuru bahşeden bir heybeti vardır. Ama bu heybet öyle kibirli bir şey değildir. Sadeliğindeki güzellikle ve yavaş yavaş salınışıyla rakseden, tempo tutan, en usta figürlerini sabırla gösteren bir huyu vardır denizin. Bilgedir deniz. Kıyısında yaşayanları bile eğitir, öğretir, değiştirir ve bütün bunları yaparken kendine bağlar. Denizle yaşayan, denizsiz kalamaz. Bir zaman ihtiyaç olurken bir zaman sonra arada mesafe bırakmaz kendinden bir parça haline getirir sizi. Tek kaide nefessiz kalmamanız. Derine daldıkça zorlar sizi. O sizi bilir ama siz onun her şeyini bilmeseniz de olur. Seyri ne mükemmeldir. Hele sabah gözünüzü ilk açtığınızda onu görüyorsa gözleriniz ne muhteşem bir lütufa sahipsiniz bir bilseniz. Güneşin batışında da ne kadar göz kamaştırıcı olduğuna şahit olmuşsunuzdur mutlaka. Gece karanlığında kaybolursunuz beraber.
Hoş sada ile...
Bu da eyce
YanıtlaSil