Ana içeriğe atla

Ağacın Olgunlaşmasına Özlem

Düşüncenin ulaşmak istediği yaşamla, fiilen gerçekleşen hayat arasındaki ara artık iyiden iyiye açıldı. Devamlı isteyen beyinle mücadele etmek zihnen çağın insanını yordu. Çevredeki bütün uyarıcılar buna programlanmış gibi devamlı "özlenilen hayat" aramasıyla beyinlerimize jimnastik yaptırıyor. Artık bazı konularda beyin o kadar antrenman yaptı ki; istemsiz hayat normları oluşturdu. İstemsiz diyorum çünkü, doğayla ne zaman göz göze gelsek geviş getirdiğimiz sitemler, özlemler, hayıflanmalar birbiri ardına sıralanıyor. Aslında istemiyoruz da hayat gailesi içinde sürükleniyoruz yani. Ne kadar da edilgen! Otomatik kabuller geçmişin tecrübesiyle ya da gelenek- görenekle çelişir durumda. Bir uyarlama canhıraşlığıyla savruluyoruz. Her gün her yeni duruma beynimizi adapte etmeye çalışıyoruz. Son dönemde zihnimizi dinlendiremeyişimizin ardında bu konu da etkili olabilir.

Doğa kendi işleyişinde mental bir yorgunluk yaşamaktan daha çok bedenen bir yorgunlukla mücadele eder. Belki de şu anda doğayla aramızdaki en büyük fark bu. O, olağan bekleyişleri severken bizim, sabrımız sınırlı ve saniyelik yetişmelerin derdindeyiz. O, olgunlaşmanın peşindeyken biz, olmanın-varmanın derdindeyiz. Onun zamanı bir yolculuk ise, bizim zamanımız hep sonuç ve ötesi. Sanırım hayat, sonuçlardan ibaret bir şey değil. Onca denememe rağmen saksıda bir şeyler yetiştiremeyişimin nedeni bu sanırım. Onlarla yolculuğa çıkmadan zihnimdeki yere varmaya çalıştım hep. Oysa ki doğa kusuru da sever. Ve hep aynı kalmaktan sıkılır. Gelişmek ve değişmek geninde var sonuçta. Koliler dolusu kitap okuyoruz da bir çiçekle yolculuğa çıkamıyoruz, hayret doğrusu! Bu söylemler de birer geviş cümlesi aslında. İşin ironik tarafı bu kadar betimlemeden ve çözümlemeden sonra bile eleştirdiğimiz dünyaya kaldığımız yerden devam ediyoruz. Sanki işin muhalefet tarafı da kalmak istiyoruz. Eleştir, bir şeyleri değiştirme, eksik bul ve taraftar topla... Nasıl olsa istemek kaçmanın en güzel yolu. Her şeye rağmen bir ağacın olgunlaşma yolculuğunu anlamanın özlemiyle, hoşçakalın. 


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Penzberg Günlüğü

Uzun bir aradan sonra tekrardan merhabalar. Bugün sizlere daha önceden kaleme almadığım bir türde yazı paylaşacağım; gezi notları. Ara tatilde Almanya'nın güneyine kısa bir gezi yaptım. Gezide gördüklerimi, gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım zihninizde güzel bir yolculuk olur. "İnsanlara gemi yaptırmanın yolu onlara marangozluk öğretip görev vermek değil, engin denizlerin özlemini aşılamaktır". Saint Exupery Yolculuğum Sivas'tan İstanbul'a uçak seyahtiyle başladı. Yeni yapılan İstanbul Havalimanı inanılmaz derecede büyük ve içerisi alışveriş merkezlerinin bulunduğu kocaman bir çarşı... Her milletten insanla karşılaşıyorsunuz. Değişik bir iklime sahip. İnsan seli deamlı bir yerden bir yere yürüyor. Dinlenme sayılacak bir bekleyişten sonra Münih uçağına geçtik. Bizim uçak D11 kapısındaydı. D harfinde toplam 17 kapı var. Diğer kalan harfleri de çarpıp toplarsanız kasttetiğim havalimanının büyüklüğünü tahayyül edebilirsiniz. Münih uçağından aklımda kal...

Innsbruck Günlüğü 1. Bölüm (Şehir)

Gezi yazısının ikinci kısmından merhabalar. Bu yazıda size Avusturya'nın Innsbruck şehrini anlatmak istiyorum. Inns nehri yanında bulunan şehrin, isminin ikinci kısmı köprü anlamına geliyor. Innsbruck'u beni akrabam sevgili Zekiye BALDIK gezdirdi. Yol boyu şahane sohbeti ve şehirlere ait fantastik bilgileri sayesinde çok güzel bir gezi oldu. Almanya'dan Alp Dağlarını aşınca hemen Avusturya'ya geçmiş oluyorsunuz. Büyüleyici göl manzaraları, dağ manzaraları ve tarihi birçok mekanı görme şansım oldu. Gittiğimizde hava kapalıydı. Normalde bu mevsimde haftalar süren kapalı havaya ben bir gün denk gelmiş oldum. Benim için farklı bir fırsat kapısı oldu; Swarovski müzesi ve Schloss Ambras'ı (Ambras Kalesi) gezme şansım oldu. Ki çocukluk hayalimdir müze gezmek. Beni çok büyüler. Tabi bu iki müzenin dışında şehir merkezini de turladık. Bir binanın çok ilginç bir yanı varmış, gözlerimiz büyülendi, The Golden Roof (Altın Çatı). Binanın bir kısmında bulunan çatı, saf altından ya...

Gerçekten Duygu

Uzunca bir süreden sonra merhabalar. Umarım geçen süre içinde güzel vakit geçirmişsinizdir. Bu yazıda yaşam ve gerçeklik üzerine bir şeyler yazmak istiyorum. Tabi ki olmazsa olmazım duygular üzerinden bahsedeceğim. Son zamanlarda zihnimi işgal düşünce; "yaşam, gerçekliğe ulaşma, gerçekliği yaşama savaşıdır". Duyguların ve mantığın arasında gidip gelirken en fazla eğilimin mantıklı davranma, yaşama üzerine olduğunu görüyorum. Mantıktan kaideler, mantıktan planlar kuruluyor ama dışarıdan bakıldığında da her şey mantıksız görünüyor. Birçok felsefe, psikoloji ve psikiyatri ekolü algı üzerinde dönüp dolanıyor. Felsefe algıladığımız dünyanın gerçek olup olmadığıyla tartışırken, psikoloji bilimi algıları kabul edip yönetilebileceğini açıklamaya çalışıyor. Nöroloji ekolleri de algının nöral ağları üzerinde deneylerle ispat peşinde. Üç görüşü de eleştiriyor değilim. Üçünden de beslenildiğinde gayet sağlıklı bir sonuca gidilebilir. Gerçekliği algılamamızı engelleyen bir şeyler var; duy...