Ana içeriğe atla

Sicilya'da Hayal

Bu yazıda hayale dalalım istiyorum. Çocukken günün neredeyse çoğunluğunda yaptığımız gibi birlikte hayal edelim.

Bir adadayım. Aşina komşuları olan sokakları mor, pembe, sarı çiçeklerle bezeli. Sokaktan geçenleri kokusuyla uçurur cinsten çiçekler ama. Taş bir ev. Eski, hani şöyle geleneksel mimarilerden. Terası ve aynı zamanda bahçesinde beyaz sandalyeler ve bir masası da var, begonvillerin gölgelediği. Bahçenin çevresi yeşiller içinde; zeytin ağaçları, incir ağaçları, palmiyeler... Karşısı deniz. Deniz dediysek şanını da ismiyle hatırlatalım, Akdeniz. Masmavi, şöyle insanın içini hayatla, huzurla dolduracak kadar mavi. Sabah güneşi yavaştan uyandırmış. Duvarlar nemden biraz aşınmış. Ancak taş ev heybetinden, sevgisinden bir şey kaybetmemiş. Bahçede saksılarda rengarenk çiçekler. Hepsi sizinle hayatı kucaklamış. Kim bilir hangi sohbetlere aşina. Evin içinde duvarlardan çarparak, pencerelerden dökülerek plaktan eski şarkılar çalıyor. Hafif bir rüzgar var havada. Yosun kokusu çiçek kokularına karışmış. Denizle ada konuşuyor, seviyorlar birbirlerini belli ki. Yoksa yakışmazlardı birbirlerine bu kadar. Bahçenin bir köşesinde hamak var. Rüzgarla birlikte ağır ağır sallanıyor. Hamak herkesten fazla keyifli. Bir de kedi var tabi. Sabah güneşinde miskinlikten gözlerine açamıyor. Adada gezmeyi en çok o seviyor. Taşlı yollarda, daracık sokaklarda en fazla O tanınır. Ada'nın meydanında üzüm salkımlarının altına saklanmış yaşlılar var. Gözleri konuşmanın, anıları, tecrübeleri, adanın güzelliklerini saymaya hazır gibi bakar. Bir sefer değil ömür boyunca aşık olmanın ne demek olduğunu anlatırlar size. Ne aşklar taşımıştır yürekleri. Hazır aşktan bahsetmişken; adanın sakinleri severek evlenir, gelenek böyledir. Sevgiye saygı duyarlar. Onlar için ulaşılması gereken, kutsalları sevgidir. Plaktan şarkılar bahçe dışına da taşar. Sandalyelereden birine oturup tiril tiril gömleğin içinde rüzgarı hissetmeye çalışıyorum. Ne muvafakat ama. Gözlerim yarı kapalı. Denizin sesini de duymaya çalışıyorum. İşte, geldi bile dalgaların sesi. Kuşların havadaki dansını görüyorum. Şarkı, ömür gibi. Hayatın güzelliklerinden bahsediyor. Ben mesudum uzun bir süre sonra. İşte böyle. Hayal etmek çok güzel. Allah'a şükretmek gerekir; bize müziği, çiçekleri, denizi verdiği için. 


https://youtu.be/hQCteC5cecA

(Lütfen şarkıyı dinleyerek okuyun.)




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Penzberg Günlüğü

Uzun bir aradan sonra tekrardan merhabalar. Bugün sizlere daha önceden kaleme almadığım bir türde yazı paylaşacağım; gezi notları. Ara tatilde Almanya'nın güneyine kısa bir gezi yaptım. Gezide gördüklerimi, gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım zihninizde güzel bir yolculuk olur. "İnsanlara gemi yaptırmanın yolu onlara marangozluk öğretip görev vermek değil, engin denizlerin özlemini aşılamaktır". Saint Exupery Yolculuğum Sivas'tan İstanbul'a uçak seyahtiyle başladı. Yeni yapılan İstanbul Havalimanı inanılmaz derecede büyük ve içerisi alışveriş merkezlerinin bulunduğu kocaman bir çarşı... Her milletten insanla karşılaşıyorsunuz. Değişik bir iklime sahip. İnsan seli deamlı bir yerden bir yere yürüyor. Dinlenme sayılacak bir bekleyişten sonra Münih uçağına geçtik. Bizim uçak D11 kapısındaydı. D harfinde toplam 17 kapı var. Diğer kalan harfleri de çarpıp toplarsanız kasttetiğim havalimanının büyüklüğünü tahayyül edebilirsiniz. Münih uçağından aklımda kal...

Innsbruck Günlüğü 1. Bölüm (Şehir)

Gezi yazısının ikinci kısmından merhabalar. Bu yazıda size Avusturya'nın Innsbruck şehrini anlatmak istiyorum. Inns nehri yanında bulunan şehrin, isminin ikinci kısmı köprü anlamına geliyor. Innsbruck'u beni akrabam sevgili Zekiye BALDIK gezdirdi. Yol boyu şahane sohbeti ve şehirlere ait fantastik bilgileri sayesinde çok güzel bir gezi oldu. Almanya'dan Alp Dağlarını aşınca hemen Avusturya'ya geçmiş oluyorsunuz. Büyüleyici göl manzaraları, dağ manzaraları ve tarihi birçok mekanı görme şansım oldu. Gittiğimizde hava kapalıydı. Normalde bu mevsimde haftalar süren kapalı havaya ben bir gün denk gelmiş oldum. Benim için farklı bir fırsat kapısı oldu; Swarovski müzesi ve Schloss Ambras'ı (Ambras Kalesi) gezme şansım oldu. Ki çocukluk hayalimdir müze gezmek. Beni çok büyüler. Tabi bu iki müzenin dışında şehir merkezini de turladık. Bir binanın çok ilginç bir yanı varmış, gözlerimiz büyülendi, The Golden Roof (Altın Çatı). Binanın bir kısmında bulunan çatı, saf altından ya...

Gerçekten Duygu

Uzunca bir süreden sonra merhabalar. Umarım geçen süre içinde güzel vakit geçirmişsinizdir. Bu yazıda yaşam ve gerçeklik üzerine bir şeyler yazmak istiyorum. Tabi ki olmazsa olmazım duygular üzerinden bahsedeceğim. Son zamanlarda zihnimi işgal düşünce; "yaşam, gerçekliğe ulaşma, gerçekliği yaşama savaşıdır". Duyguların ve mantığın arasında gidip gelirken en fazla eğilimin mantıklı davranma, yaşama üzerine olduğunu görüyorum. Mantıktan kaideler, mantıktan planlar kuruluyor ama dışarıdan bakıldığında da her şey mantıksız görünüyor. Birçok felsefe, psikoloji ve psikiyatri ekolü algı üzerinde dönüp dolanıyor. Felsefe algıladığımız dünyanın gerçek olup olmadığıyla tartışırken, psikoloji bilimi algıları kabul edip yönetilebileceğini açıklamaya çalışıyor. Nöroloji ekolleri de algının nöral ağları üzerinde deneylerle ispat peşinde. Üç görüşü de eleştiriyor değilim. Üçünden de beslenildiğinde gayet sağlıklı bir sonuca gidilebilir. Gerçekliği algılamamızı engelleyen bir şeyler var; duy...