ağırbaşlı doğrular kenarında
taşlar, taşlarla yan yana
ağırlığıyla dibe oturur.
eğilir salkım söğüt,
gölge telaşıyla.
uzakta sürüler
günün yolculuğu sırtlarında
tepelerden salına salına iner.
taşlar, taşlarla yan yana
ağırlığıyla dibe oturur.
eğilir salkım söğüt,
gölge telaşıyla.
uzakta sürüler
günün yolculuğu sırtlarında
tepelerden salına salına iner.
bir yaşlının elinde doğrular
nasırlarla gizlenmiş
kimisi emek der
kimisi rızık
"günün birinde..." zamanı var dilinde
anlatır durur gözleri
gördüğü yere kadar,
ağrır dizleri
yürüdüğü yere kadar
anlatır şehirlerin eski halini
eski esnaflarını
birden toz bulanık olur kadraj
canlanır kulak verene
en çok o uykuları sever küçük çocuklar
bir akraba ziyaretinde
çayın, bisküvinin kokusunda
hikaye olmuş zamanı dinlerken
dalar en güzel uykuya.
unutulduğunda saatin geç olduğu
bir baba sesi uyandırır
efsun da yarı baygın
sarı sokak ışınlarını
göz kapaklarında seyrederken
bir sihri de kaydetmiştir artık hafıza;
ağırbaşlı dedelerin sihrini.
Yorumlar
Yorum Gönder