Düşünce artığı onca zaman, kızarak, öfkelenerek, suçlu arayarak, rahatlayıp varlık sahasında üstün insan nâraları atarak gençliği hebâ etmişim. Doğrudur. Istenilen aşksa, putlar yaratıp bunca yıl, mazide silik kadın silüetleriyle çıkmaz sokaklarda kısılıp kalmanın mânâ aleminde -hayra ulaştırmayacaksa- pek bir anlamı yok. İstediğimiz her şeyi kimden istediğimiz, hatamız apaçık ortada. Üzgünüm. Kendime dürüst olmadığım, bazen de olamadığımın pişmanlığıyla zayıflığı ellerime alarak sunuyorum işte. Kabul buyurursa kudretinden kuvvetlendirir. Rabb'in karşısında zayıfım. Bilinen gerçeği avuçlarında hissediyorum. Bilmekle, varlıkla birlikte sarhoş olup bilmemek arasında çok fark varmış. Yaşamak, bilmektsen bir kez daha üstün oldu. Değişmem gerekiyor. Ama nerden nasıl başlayacağım konusunda yine yalnızlık çekiyorum. Hani diyorum bazen, anlatsam derdimi anlayan olur mu? Şimdiye kadar da pek çıkmadı işin açığı, korkuyorum artık. Elzem bir durum ki, anlayan yok. Kapana kısılmış yalnızlığımda, gökten mucize bekler buluyorum kendimi. Yanlış. Yanlış ki, insan kaderini değiştirebilir diye biliyorum. Allah'ın rızık kapılarını aramak gerektiğine inanıyorum. Veya epeyce yalnız kalmanın etkisiyle garip bir alem kurdum kendime. İçimde her daim iki ses çatışıyor birbiriyle. Ben sanki ortalarında, bir ona hak veriyorum bir ona. Hatta bazen her ikisine de hak veriyorum. Bir dış sese ihtiyacım var. Beni karanlıklar içinde aydınlatacak. Belki yıllar sonrasında huzurlu uyuyabileceğim. Artık çatışmalardan, bağrışmalardan o kadar çok uzaklaşmak istiyorum ki, ünlü ressamın ıssız adalara kaçması gibi uzak olmak istiyorum.
Uzun bir aradan sonra tekrardan merhabalar. Bugün sizlere daha önceden kaleme almadığım bir türde yazı paylaşacağım; gezi notları. Ara tatilde Almanya'nın güneyine kısa bir gezi yaptım. Gezide gördüklerimi, gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım zihninizde güzel bir yolculuk olur. "İnsanlara gemi yaptırmanın yolu onlara marangozluk öğretip görev vermek değil, engin denizlerin özlemini aşılamaktır". Saint Exupery Yolculuğum Sivas'tan İstanbul'a uçak seyahtiyle başladı. Yeni yapılan İstanbul Havalimanı inanılmaz derecede büyük ve içerisi alışveriş merkezlerinin bulunduğu kocaman bir çarşı... Her milletten insanla karşılaşıyorsunuz. Değişik bir iklime sahip. İnsan seli deamlı bir yerden bir yere yürüyor. Dinlenme sayılacak bir bekleyişten sonra Münih uçağına geçtik. Bizim uçak D11 kapısındaydı. D harfinde toplam 17 kapı var. Diğer kalan harfleri de çarpıp toplarsanız kasttetiğim havalimanının büyüklüğünü tahayyül edebilirsiniz. Münih uçağından aklımda kal...
Yorumlar
Yorum Gönder