Maşuk peşinde koşan aşık yorgun. Gelen bahar, açan çiçek, doğan güneş, burcu burcu kokan meyve ağaçları... Sanki bunların hepsi maşuk iltifat etmedikçe yalan dünyanın güzellikleri. Gece ayrı bir kara, gündüz ayrı bir aydınlık. Oysa bakıştaki bir kıvılcım aşığın dünyayı yakmasına yeter. Belki de olması gereken, çekilmesi gereken bir cefa var. Hiç uzak olmasaydı bu kadar değerli, bu kadar yıllanmış bir zümrüt kadar güzel olur muydu maşuk. Zaman, aşka da değer katar. Yıllandıkça kavuşamamalar, eli eline değse aşığa maşuğun kalbi kuş gibi pır pır atmaz mı... Dinle ey aşık... Hakikatin sırrına mazhar olacaksan, işte sana hasretin değeri. Yaşa şimdi güzelliğini ayrılmanın da kavuşmanın da... Ve bolca da şükret. Zira ahvalin sana tatlı gelmişse vardır şükredilecek bir şeyler. Günün aydın, sözün hayr ola...
Uzun bir aradan sonra tekrardan merhabalar. Bugün sizlere daha önceden kaleme almadığım bir türde yazı paylaşacağım; gezi notları. Ara tatilde Almanya'nın güneyine kısa bir gezi yaptım. Gezide gördüklerimi, gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım zihninizde güzel bir yolculuk olur. "İnsanlara gemi yaptırmanın yolu onlara marangozluk öğretip görev vermek değil, engin denizlerin özlemini aşılamaktır". Saint Exupery Yolculuğum Sivas'tan İstanbul'a uçak seyahtiyle başladı. Yeni yapılan İstanbul Havalimanı inanılmaz derecede büyük ve içerisi alışveriş merkezlerinin bulunduğu kocaman bir çarşı... Her milletten insanla karşılaşıyorsunuz. Değişik bir iklime sahip. İnsan seli deamlı bir yerden bir yere yürüyor. Dinlenme sayılacak bir bekleyişten sonra Münih uçağına geçtik. Bizim uçak D11 kapısındaydı. D harfinde toplam 17 kapı var. Diğer kalan harfleri de çarpıp toplarsanız kasttetiğim havalimanının büyüklüğünü tahayyül edebilirsiniz. Münih uçağından aklımda kal...
Yorumlar
Yorum Gönder