Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tutkunun Ölümü

Sevmenin bambaşk şeklidir tutku. Öylece hayatından sökülüp alınınca bir daha gelmeyen bir şeydir. Ve çok can acıtır. Belki delice hareketler yaparsınız belki de şair olur çıkarsınız. Hayatın seyrinden çıktınız kesindir ama. Öncesi ve sonrası oluşur. Ondan önce yaşayan, kanlı, canlı biriyken sonrasında Dünya'dan vazgeçmiş, ölmeyi öğrenmişsinizdir. Ve bir kadın sizin hayatınıza girip bunu mutlaka yapar. Sizi kendine aşık eder, hem de tutkuyla bağlanırsınız. Ama günün birinde sebepsiz çeker gider. Ne kendini sevdirmesinin bir nedeni vardır ne de bırakmasının. Öylece size söz hakkı bile vermeden, açıklama yapmadan çekip gider. Gittiğini sanır ama öyle bir şeydir ki bu kılıcı saplayıp ölmesini bile beklemeden, ölmeyle can çekişme arasında bırakmaktır aslında olan. Nasıl olsa kendi canı acımaz ve sizi de düşünmez. Sıkıldıkça gelir o kılıcı biraz daha sokar. Yaranızdan kanlar akar ama hiç oralı olmaz. Oysa ki bembeyaz küçük kuş ellerini, buğday tarlalarının narin ama bir o kadar da mağrur...

Pencere

Kalbimi sıkıştıran bir geçmiş var. Bütün pencereler uzakta sanki. Dışarıda gönlü güneş, sevgisi güneş bir kadın var. Zorlu bir kışın kardeleni. Mevsiminde doğmamış hiç. Mevsiminde yaşamamış... Hep bir ayrılık hep bir keder. Sesini bile duyurmaktan aciz pencereler. Felç geçirmiş kalbim pencereye yanaşmaya aciz. Kapalı kapılar ardında sessiz matem çığlıkları ve geçmiş acıların kabusları var artık. Oysa güneş var dışarıda. Ne büyük umut ve hüzün kaynağı ama! Susması ayrı güzel, dillenmesi ayrı. Bir ziyneti var; kalbi. Onun için de korkar. Kırmasınlar ister. Ama hayat da tam tersi için uğraşmaya devam ediyor hep. Belki de bu yüzden sessizliği. İsyan ettiğini görmedim. Dünya ayrı dönerken O'nun atmosferi başka sanki. Ne hırs var dünyasında ne de kin, nefret. Sadece insan olmanın telaşında mutlu olmaktan başka ne derdi var ki. Diyebilirsiniz ki çok övdün onu, ete kemiğe bürünmedi. Ne bileyim, doğrudur. Ama aklımda, hayalimde, gönlümde öyle. Öyle de kalsın istiyorum. Dünya telaşına hiç bu...

Tekrarlar Duyguları Öldürür!

Büyümenin değil de artık yaşlanmanın, tekrara düşmenin sancısı aldı beni. "Tekrarlar duyguları  öldürür!"dü, öldürdü de. Kendimi yeni ilişkide güvensiz zamanları yakalarken buluyorum artık. Tam her şeye yeni başlamışken diyorum ki içimden her şey kendi akışında gerçekleşecek. Ama ne hikmetse işin içine girdikçe ben bunalan, kaçmaya çalışan biri olmaya başlıyorum. Nedenini de bilmeden. Artık ne tanımlar tanım oluyor ne de felsefi çıkarımlar. Sanırım basit yaşamak denilen şeye düşüncesizce yaklaşmak gerekiyor. Bugünlerde bir şeyin kıymetini anladım ki o da; eylemdir. Evet, eylem. Düşünmeden, düşünceyle yorulmadan karar ve eylem. Belki diyorum şimdilerde düşünmeden eyleme geçseydim ilişkimde. Ve bana açılan eli öylece yapayalnız bırakmasaydım. Insan yalnızlığa bir kere alıştı mı artık bir nefesin bile yanında olması çekilmez bir şey olarak görünüyor. Uzun yol kaptanlarının, denizcilerin yalnızlığını daha iyi anlıyorum artık. Çünkü insan, bir zaman boyunca yalnızlığa alışmak zoru...