düşüncemi kırdım. aslına bakılırsa hayatımda hep şekilden kaçtım. mana ya da diğer adıyla özdü benim için önemli olan. şekilci, çıkarcı sevgililiklerden, oyunlardan kaçtım mesela. bana sahtelik kokuyordu onlar. sadece "ben varım" diyebilmek içindi bütün ilişkiler. oysa böyle olmamalıydı bu tanım. ilk yerleştirmek isteğim tanım, sevgi nedir olmuştu. tamamen bedensel hazların getirdiği kabul edilme hoşluğu mu yoksa tamamen kalbi hislerle yüceltilen saygı mıydı? gözlemlemek istedim ilk başta ama gözlemlerimin sonuçları daha da çok şaşırttı beni. zira insanlar hep bir eksikliklerini kapatmak için aşık olmaya çalışıyorlardı. çok uzun sürdü "normal"leşmem. kaybettim ipin ucunu, bu sefer de normal nedir diye sorgulamaya başladım. her seferinde daha çok utandım kendimden. hep üstüme yüklüyorlardı eksikliklerini, ben de hep kendimi yeriyordum. iyi de oldu bir yandan çünkü hep kendimi gözlemledim. damarlarımdaki kan kadar hissettim kendimi dışarıdan izliyordum artık. birk...
balık karnında yaşar âşık. derdi kendi nefsinden belâdır.