Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Arkadaşım Karabatak

Paslanmış bulutlara baktı arkadaşım karabatak. Peh dedi, gökyüzü de benim kadar yıllanmış ve yorgun... Bu kadarı bana yeter deyip daldı denize. Onunla birlikte ben de tuttum nefesimi. Ama fazla dayanamadım. Arkadaşım karabatak kadar antrenmanlı değildim anlaşılan. Beni bulutlarla başbaşa bıraktı ve kayboldu kül rengi denizde. Dönüp ben de baktım bulutlara. Çocukluğumdaki bakır semaverin rengindeydi bulutlar. O an gözlerimin kenarına ilişiverdi anılar. "oynat" tuşuna bulutlar basmıştı ve gözlerimin önünden çocukluğum geçiyordu... Hiçbir zaman aynı tadı bulamayacağım bir çaydı o, semaver çayı. Küçüğüm diye açık içmek zorundaydım. "Çayın fazlası küçüklere iyi gelmez" diyerek ikinci bardağı doldurmazdı annemler ama ben ne yapar ne eder içerdim. Çocukluğum kadar masumdu, seyre daldığım bulutlar. Arkadaşım karabatağı aradı gözlerim ama göremedim. Belli ki içli bir efkar demlenmişti yüreğinde. Dalıp gitmiş ve daha çıkmamıştı. Deniz de, olabildiği kadar pürüzsüz, dümdüz çar...